top of page

Uykudayken Adımı Fısılda

  • Yazarın fotoğrafı: Çağrı Ulu
    Çağrı Ulu
  • 27 Eyl 2016
  • 3 dakikada okunur

Her şey kontrolüm altında. Bu sadece bir rüya ve bunun farkındayım. Uyandığımda hepsi geçecek. Ama hareket edemiyorum. Evet, şimdi yapmam gereken şey ipleri elime almak. Ancak bu kadar yükle nasıl odaklanacağım? Tamam. Her şey kontrolüm altında. Duvardaki takvim

e kayıyor gözlerim. Tarihi okuyamıyorum. Gözlerimi kapatıp tekrar açacağım ve normal hayatıma tekrar döneceğim. Bu hiç yaşanmadı çünkü bunu çok iyi biliyorum. Gözlerimi kapatıyorum.

Şimdi de açmaya korkuyorum. Ya geçmediyse? Sakin ol. Yük yok artık. Hepsi geçti. Rahatla.

Gözlerimi açtığımda yeniden bahçede oturuyorduk. Geçmişti. İnanamadım. Çok gerçekçiydi. Hiç bu kadar gerçekçi bir rüya görmemiştim. Bakışlarımı hemen yanımdaki çardağa çevirdim ve onu da gördüm. Komşularla sohbet ediyordu. İçimi birden bir huzur kapladı. Emin olmak için tekrar gözümü kapadım ve açtım. Yine orada. Gerçekten rüyaymış. Yattığım yerden kalkıp yanına koştum. Yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Arkası dönüktü bana. Şaşırdı. Bedeniyle bana doğru döndü “Ne yapıyorsun insan içinde?” dedi fısıldayarak. Yüzünde utangaç bir gülümseme vardı. Komşuların cık cık sesleri ona hak verir nitelikteydi. Olsun. Şımarık bir bakış attım ve yattığım çardağa geri döndüm.

Apartmanımız İzmit’in biraz dışında. Şehir merkezine araba ile 25 dakikada varabiliyorsunuz. İzmit küçük bir il biliyorsunuz belki. Oturduğumuz yeri seçmemizdeki neden ise tamamen çevresel. Sitemiz ayrık apartmanlardan oluşuyor. Her apartmanın bir bahçesi ve ce bahçesinde iki adet çardağı var. Yaz akşamları herkes bu çardaklardadır. Çay içilir sohbet edilir. Hatta dedikodu yapılır. (Bu insanlar neden bağırıyorlar?)

Biz daha yeniyiz. Taşınalı iki ay olmadı. Haziran ayının sonlarıydı. Ancak hemen kaynaştık komşularla. Çok sıcakkanlı insanlar. Taşındığımız gün daha, ellerinde yemekle geldiler akşam. “Yemek yapamamışsınızdır şimdi” dediler. Önceden İstanbul’da yaşayan biri olarak buna epey şaşırdığımı söylemem gerekir. Çok sık gördüğümüz davranışlar değildi bunlar. İlk günden ısındık. Ben eşime göre biraz daha ihtiyatlıyım yine de. Taşındığımız günün gecesi uyuyana kadar ne kadar güzel bir seçim yaptığımızdan bahsedip durdu. Bir tanem benim. İstanbul’da çok sıkıldığının farkındaydım tabi. Görüştüğü bir iki kişi dışında başka arkadaşı yoktu. Onlarla da haftada bir ya da iki defa görüşüyordu. Bu değişiklik en çok ona yaradı.

Ben sanırım bir risk aldım. Boğaziçi Üniversitesinden, Kocaeli Üniversitesine geçmenin götürülerini çok düşündüm. Belki de kafam rahat olduğunda daha çok çalışırım ama değil mi? Akademisyenlik üniversite adıyla büyümez zira. Evet. Kesinlikle daha çok çalışacağım.

İlk haftamız çok eğlenceliydi. Yerleşmek için okuldan izin aldım. Evin boyasını beraber yaptık. En sevdiği renge boyadık tüm evi. Mavi. İçini açtığını söylüyor. (Ama Mavi ağlıyor.)

Bir ayımız böyle yerleşme telaşı ile geçti. Evde her yerden ufuk ıvır zıvırlar çıkıyor hala. Ne çok eşyamız varmış meğer! Ne çok gereksiz eşyamız varmış meğer! Çoğunu bağışlama konusunda hem fikirdik. Etrafımızda maddi durumu iyi olmayan aileler aradık. Kendilerini gücendirmek istemedim elbette. Muhtara sordum. Gerekli bilgileri aldıktan sonra eşyaları teslim ettik. Günümüzde eşyalar ile statü belirlenmesi ne acı! (Çok acıyor!)

Üniversiteye alışmam da uzun sürmedi. Okullar kapalı olduğundan sadece hoca arkadaşlar ile tanışabildim şimdilik. Hepsi de iyi insanlar. Sanırım verdiğimiz karar isabetli bir karardı. Bunu çok rahatlıkla söyleyebilirim.

Son birkaç gündür eşim iyi değil. Temmuz sıcakları vurdu sanırım onu da. Doktora gitti. Yanında olmayı teklif ettim ancak kabul etmedi. Günlük işlerle ilgilen dedi. Pazara gittim, alış veriş yaptım vs. vs. Arabamı garaja park ettim ve beş katlı apartmanımızın dördüncü katındaki evimize doğru merdivenleri tırmandım. Zile bastım. Kapıyı açtı. Gülüyordu. Ve ağlıyordu? Hem gülüyor hem de ağlıyordu. Ne olduğunu sordum. Bana “duvarlarımız ne renk?” dedi! Aman tanrım! Parolayı söyledi! Mavi! Duvarlarımız Mavi! Mavi geliyor! (Mavi yine ağlıyor.)

Hamileliğinde üçüncü ayındaymış. Nasıl oldu da anlamadık bu zamana kadar? Gerçi ne zaman anlaşılır hiçbir fikrim yok. Yine de bir şekilde hissederim sanıyordum. Neyim ben aslında ki? Süper insan mı? Tabi ki alakası yok. Şu anda önemli olan tek şey bebeğimizin geliyor oluşu. Bu heyecanla bu ayı da bitirdik. Sahi ne kadar kaldı okulların açılmasına ve ben hala bir şey yapmadım. İlk iş bu konu üzerine düşüneceğim. Ön bir hazırlık yapmam gerekiyor.

İzleyen ayın ortalarında mevsimin yaz olmasına karşı içim bir şekilde kararıyordu. Neden böyle hissediyordum, hiç bilmiyorum. Evde olduğum zamanda duvarlar üzerime geliyordu. Her şey de yolundaydı oysa! Okul için çalışmalara başladım. Artık okulların açılmasına az kaldığından gecelere kadar çalışıyordum. Bu gece de öyle olacak. Saate bakıyorum ve gece yarısını çoktan geçmiş bile. Öğrenciyken çok hatırlıyorum sabahladığımı. Saate bir kez daha bakıyorum. 3’ü 1 geçiyor. Göz kapaklarım ağırlaşıyor. Dakika 2 oldu. Gözlerimi açık tutamıyorum.

.

.

.

.

Her şey kontrolüm altında. Bu sadece bir rüya ve bunun farkındayım. Uyandığımda hepsi geçecek. Ama hareket edemiyorum. Evet, şimdi yapmam gereken şey ipleri elime almak. Ancak bu kadar yükle nasıl odaklanacağım? Tamam. Her şey kontrolüm altında. Duvardaki takvime kayıyor gözlerim. Tarihi okuyorum. 17 Ağustos. Gözlerimi kapatıp tekrar açacağım ve normal hayatıma tekrar döneceğim. Bu hiç yaşanmadı çünkü bunu çok iyi biliyorum. Gözlerimi kapatıyorum. Bir ses sadece. Onun sesi. Uykudayken adımı fısılda diyor.


 
 
 

Comments


Featured Review
Tag Cloud

© 2023 by The Book Lover. Proudly created with Wix.com

  • Grey Facebook Icon
  • Grey Twitter Icon
  • Grey Google+ Icon
bottom of page